Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) lideri Josef Stalin tarafından 77 yıl önce ana vatanlarından koparılan Ahıska Türklerinin kalbinde sürgünün acısı ve vatan hasreti ilk günkü gibi tazeliğini koruyor.

Gürcistan'ın Türkiye sınırında yer alan Ahıska, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından imzalanan antlaşmayla Rusya'ya bırakıldı. Bölge, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyetler Birliği sınırları içinde kalan Gürcistan'a bağlandı. Bu dönem, SSCB içindeki tüm Türk ve Müslüman topluluklar gibi Ahıska Türkleri ve Müslüman Ermeni,Müslüman Gürcüler ile bir kısım Kürt ve Laz aileler için de acıların başlangıcı oldu.

II. Dünya Savaşı sırasında Mihver Devletleri ile işbirliği yapmakla ve Nazilerin Sovyet savaş esirlerine karşı işledikleri suçlara ortak olmakla suçlanan Kafkasya'daki diğer beş etnik grubun aksine, Ahıska Türkleri hiçbir zaman Sovyet hükûmeti tarafından resmi olarak bir suçla suçlanmadı; herhangi bir savaşla ilişkileri yoktu. Buna rağmen toplu halde sürgüne gönderildiler. Alman ordusu hiçbir zaman Mesheti bölgesine 100 milden fazla yaklaşmadı.Profesesör Brian Glyn Williams'a göre, Ahıska Türklerinin Kafkasya ve Kırım'daki diğer etnik gruplar gibi sürgün edilmesi, sürgünlerin halkların kitlesel ihanetine bir cevap olmadığını kanıtlamaktadır. Williams, ayrıca Ahıska Türkleri Sürgününün de diğer sürgünler gibi gizlenmiş bir Sovyet dış politikasının sonucu olduğunu söylemektedir.Svante Cornell, tahliye işleminin 1864'ten beri yürürlükte olan daha büyük bir Rus politikasının parçası olduğuna dikkat çekmektedir: hedef net "mümkün olduğunca fazla sayıda Müslüman azınlığı Kafkaslardan uzaklaştırmak."

Gürcü asıllı Sovyet Güvenlik Sekreteri ve Sovyet Gizli Polisi şefi.Lavrenti Beriya, 28 Kasım 1944'e Stalin'e gönderdiği bildiride, Ahıska Türklerini "kaçakçılık" ve "Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından casus için kullanılmakla" suçladı.Beriya'nın gizli kararnamesinde Ahıska Türkleri, Kürtler ve Hemşinliler sınır bölgesinden çıkarılması gereken "güvenilmez nüfus" olarak nitelendirilmiştir. Bazı tarihçiler, Stalin'in Türkiye'nin kuzeydoğu kesimlerini elde etmek için bazı etnik grupları sınır bölgesinden sürgün ettiğini düşünmektedir. Haziran 1945'te, Sovyet Dışişleri Bakanı Vyaçeslav Molotov, Türkiye'nin Anadolu'daki üç şehri (Kars, Ardahan ve Artvin) Sovyetler Birliği'ne devretmesini talep etti. Akademisyen Alexandre Bennigsen ve Marie Broxup, Ahıska Türklerinin sınır dışı edilmesi kararının gerçekleşmesi olası bir Sovyet-Türk savaşına karşı önlem olarak alındığı sonucuna vardı. Bu iddialar ve Türk Boğazları krizi, Türkiye'nin NATO'ya katılıp Sovyetlerin planlarını bozduğu 1951'e kadar devam etti.

Sovyet yetkililer 108 farklı milletten bir devlet kurmaya çalıştı. İlk önce komşu ülkelerin vatandaşlarını projelerde kullanmak için çokuluslu devlet olmaya karar verdiler. Rus çalışmaları profesörü Terry Martin bunun tam tersi bir etki yarattığını değerlendirdi; Sovyetlerin "kapitalist etki" korkusu nihayetinde Ahıska Türklerinin de yaşadığı sınır bölgelerinin etnik temizliğine yol açtı.

4 Kasım 1944 tarihinde gerçekleşen tehcirde 212 köyde yaşayan 92.307 ila 94.955 Ahıska Türkü zorla Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne (günümüzde Gürcistan) bağlı Mesheti bölgesinden Orta Asya'ya sürgün edilmiştir. Sığır vagonlarına doldurulan Ahıska Türklerinin çoğu Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne gönderilmiştir. Operasyon sırasında Kürtler (Sovyetler Birliği'ndeki Kürtlerin sürgünü), Hemşinliler (Müslüman Ermeniler) ve Lazlar da dahil olmak üzere toplamda yaklaşık 115.000 kişi sürgün edilmiştir. Sürgün edilenler zorla çalıştırılmak üzere görevlendirildikleri özel birimlere yerleştirildiler. Sürgün ve sert koşullar, en az 12.589 ila 14.895 arasında insanın ölümüne sebep oldu.

Ramazan Ayı İsraf Ayı Değildir. Ramazan Ayı İsraf Ayı Değildir.

Ahıska Türklerinin sınır dışı edilmesi, Sovyet Başbakan Josef Stalin'in emriyle, NKVD şefi Lavrenti Beriya tarafından 4,000 NKVD personeli ile gerçekleştirildi. Operasyonun yürütülmesi için 34 milyon ruble tahsis edildi. Sürgün, 1930 ve 1950'ler arasında birkaç milyon Sovyet etnik azınlığı etkileyen Sovyet zorunlu yerleşim programının ve nüfus göçünün parçasıydı. Başta Ermeniler olmak üzere 32.000'e yakın kişi, Sovyet hükûmeti tarafından Mesheti'deki boşaltılmış köylere yerleştirildi.

Stalin'in ölümünden sonra başa geçen Sovyet lideri Nikita Kruşçev, 1956 yılında Stalin'in çeşitli etnik grupları sürgün etmesini kınadığını ve bu değişiklikleri tersine çevireceğini açıkladığı gizi bir konuşma yaptı. Sürgün edilen toplulukların çoğu sürgün edildikleri yere yeniden yerleştirildi. Konuşmanın ardından Ahıska Türkleri, özel yerleşim birimlerinden serbest bırakıldıysa da, Kırım Tatarları ve Volga Almanları ile birlikte sürgünde kalmaya devam ettiler. Sürgünlerin gizliliği ve Sovyetler Birliği'nin siyaseti nedeniyle, Ahıska Türklerinin sınır dışı edildiği nispeten bilinmiyordu ve 1989'da Özbekistan'da şiddetli ayaklanmalar başlayıncaya kadar konu hakkında çok az bilimsel araştırma yapıldı. 1991'de kurulan bağımsız Gürcistan devleti, Ahıska Türklerine Ahıska bölgesine dönme hakkı vermeyi reddetti. 2006 yılında Ahıska Türklerinin nüfusu 260.000 ve 335.000 arasındaydı. Günümüzde çoğunlukla vatansız olan Ahıska Türkleri, 7 eski Sovyet ülkesine dağılmış durumdadır.

31 Temmuz 1944'te, Sovyet Devlet Savunma Komitesi'nin 6277ss Nolu kararnamesinde: "... Gürcistan ve SSCB'nin devlet sınırını savunmak için Türkleri, Kürtleri ve Hemşinlileri sınır şeridinden çıkarmaya hazırlanıyoruz" şeklinde yazmaktadır. 23 Eylül 1944'te Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti NKVD'si, Sovyet NKVD'sine yeni yerleşimcileri kabul etmeye hazır olduklarını açıklamıştır: Türkler, Kürtler ve Hemşinliler; 5,350 aile kolhozlara ve 750 aile sovhozlara verilecekti. Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ise 50.000 kişiyi kabul edebileceklerini söylemiştir (planlanmış 30.000 kişinin aksine). Sürgün edilecek insanları taşımak için 239 vagon hazırlanmış ve insanlar seferber edilmiştir.

Ahıska Türkleri, 1943 ve 1944'te, Sovyet gizli polisi tarafından Kafkasya'dan sınır dışı edilen altı etnik gruptan biriydi. Diğer 5 etnik grup ise Çeçenler, İnguşlar, Balkarlar, Karaçaylar ve Kalmuklardı. Sınır dışı edilmeleri görece az belgelenmiştir.[Tarihçiler Ahıska Türklerinin 14[veya 15 Kasım 1944'te Sovyet Orta Asyasına sürgün edildiğini düşünmektedir.Operasyon 26 Kasımda tamamlanmıştır. Operasyonun başlangıcında, Sovyet askerleri sabah 4 gibi Ahıska Türklerinin evlerine geldi ama onlara götürüleceklerini söylemediler. Nüfusa önceden haber verilmedi; NKVD bildirimi şu şekilde açıklandı: "Sınır dışı edileceksiniz. Hazır olun. Yanınıza üç gün yetecek yiyecek alın. Hazırlanmak için iki saatiniz var." Ahıska Türklerini tren istasyonlarına götürmek için studebaker kamyonlar kullanıldı Sürgün sırasında, 212 köydeki 16.700 aileden 92,307 ila 94.955 Ahıska Türkü, zorla yeni köylere yerleştirildi.Sığır vagonlarına yerleştirilen Ahıska Türkleri doğuya, Orta Asya'ya sürüldü. 17 Kasım 16.00 tarihinde, 81,234 kişi gönderilmişti.

Resmi Sovyet kayıtları, 18.923'ü erkek, 27.309'u kadın ve 45.989'u 16 yaşın altındaki çocuklardan oluşan 92.307 kişinin sınır dışı edildiğini göstermektedir. 52.163 kişi Özbek SSC'sine, 25.598 kişi Kazakistan SSC'sine ve 10.546 kişi Kırgızistan SSC'sine gönderilmiştir. 84.556 kişi kolhozlarda, 6,316 kişi sovhozlarda ve 1.395 kişi endüstriyel işlerde çalıştırılmıştır. Sürgün edilen son kişi Taşkent'e 31 Ocak 1945'te gelmiştir.

Sürgün edilen Ahıska Türklerinin aileleriyle beraber maksimum 1 kilo ağırlındaki kişisel eşyalarını taşımalarına izin verilmişti. Bu miktar, Kırım Tatarlarına yapılan önceki sürgündekinin iki katıdır.Kürtler ve Hemşinliler (Ermeni Müslümanlar) de dahil olmak üzere diğer etnik azınlıkların üyeleri de Ahıska Türkleriyle beraber sınır dışı edilmiştir.Diğer etnik azınlıklarla beraber yaklaşık 115.000 kişi sürgün edilmiştir.Kaynaklardan biri, operasyon kapsamında 8.694 Kürt, 1.385 Hemşinli ve yaklaşık 5.000 Lazın sınır dışı edildiğini göstermektedir. Sadece sürgün edilmeyen halklardan bir erkekle evli olan kadınlar sürgün edilmemiştir. Yolculuk öncesi her aileye eşyalarını toplamaları için iki saat verilmiştir. Her yük vagonuna 7 aile, her vagona ise 25 aile yüklenmiştir.Kafkasya'daki diğer gruplar gibi Ahıska Türkleri de Orta Asya'ya birkaç bin mil taşınmıştır.Sürgün edilenler 1 ay boyunca sığır vagonlarında kapalı kalmıştır.

Operasyonu gerçekleştirmek için 4,000 NKVD personeli görevlendirilmiştir.Önceki sürgünler gibi, bu sürgün de NKVD şefi Lavrenti Beriya tarafından denetlenmiştir.Sovyetler Birliği Başbakanı Josef Stalin sürgünün yapılmasını emretmiştir.Stalin, operasyonun uygulanması için NKVD'ye 34 milyon ruble tahsis etmiştir. Sürgün, 1930 ve 1950'ler arasında birkaç milyon Sovyet etnik azınlığı etkileyen Sovyet zorunlu yerleşim programının ve nüfus göçünün parçasıydı. Sadece II. Dünya Savaşı döneminde 3.332.589 insan Sovyetler Birliği'nden sürgün edilmiştir. Kafkasya bölgesinde, 1943 ve 1944'te, yaklaşık 650.000 kişi sınır dışı edilmiştir.

Sürgün, İkinci Dünya Savaşı dönemindeki son Sovyet sürgünüydü.Sovyet yetkililer 1956'ya kadar, Ahıska Türklerine herhangi bir sivil veya politik hak vermeyi reddetti.Çoğunluğu Ermenilerden oluşan yaklaşık 32.000 kişi, temizlenen alanlarda Sovyet yetkililer tarafından yerleştirildi.

SSCB Devlet Savunma Komitesi'nin 31 Temmuz 1944 tarihli ve 7279 nolu kararname uyarınca Gürcistan SSC'den toplam 19.818 aile sürülmüştür.

İlçeler Türkler Kürtler Azeriler Ezidiler Tatarlar Hemşinliler Toplam
Ahaltsihe ilçesi 2.609 389 2.473 126 5.597
Adigeni ilçesi 6.702 278 6.980
Ahalkalaki ilçesi 614 155 769
Aspindza ilçesi 3.743 488 301 4.532
Bogdanovka ilçesi 157 6 6 7 176
Batum kenti 84 75 6 165
Batum ilçesi 346 472 231 1.049
Kobuleti ilçesi 70 198 34 302
Keda ilçesi 44 12 5 61
Hulo ilçesi 124 35 28 187

Gürcistan, Avrupa Konseyine kabul edilirken Ahıskalıların yeniden kendi vatanlarına yerleştirilmesi konusunda taahhüt altına girdi ancak bugüne kadar verilen sözleri muhalefetin tepkisi üzerine yerine getiremedi.

KARADENİZ HAVZASINI TÜRKLERDEN TEMİZLEME PLANI
Gürcistan'ın Türkiye sınırında yer alan Ahıska, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından imzalanan 1829 tarihli Edirne Antlaşması'yla Rusya'ya bırakıldı. Rus Çarlığının yıkılmasıyla 1917 yılında yeniden Osmanlı Devleti’ne katılan Ahıska, Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşını yenilgiyle bitirmesinin ardından kısa bir bağımsızlık dönemi yaşadı.

Ahıska, Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği arasında 1921'de imzalanan Moskova Antlaşması sonucu yeniden Rusya'ya bırakıldı. SSCB lideri Stalin, 2. Dünya Savaşı'nda Ahıskalıların Rus ordusunda savaşmalarına rağmen bu topluluk için sürgün kararı imzaladı.

Stalin yönetimi, sürgünün gerekçesini "Tüm erkekleri Ruslarla cephede olan Ahıska Türklerinin, 2. Dünya Savaşı'nda Nazilerle iş birliği yapması" olarak gösterdi. Ancak Sovyetlerin dağılmasıyla, bu iddianın doğru olmadığı ve gerçek amacın başka olduğu ortaya çıktı. SSCB kayıtlarına göre, Kırım ve Ahıska Türklerinin sürgünü, Karadeniz çevresini Türklerden temizlemek amacıyla yapıldığı anlaşıldı.

Ahıska Türkleri, İkinci Dünya Savaşı'nın (9 Mayıs 1945) sonuna 6 ay kala, Stalin'in emriyle Gürcistan'ın Ahıska Bölgesi'nden Orta Asya'ya sürgün etme aşamasına geçildi. Kasım başlarında Ahıska'daki 220 köyün yer aldığı Adıgön, Ahıska, Aspinza, Ahılkelek ve Bagdonovka ilçeleri askeri birlikler tarafından kuşatıldı. Dönemin Moskova yönetimi tarafından Sovyetler Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti sınırındaki Ahıska bölgesindeki Müslümanları boşaltmak için 4 bin ila 6 bin asker görevlendirildi. Bu arada, askere alınan Ahıskalılar İkinci Dünya Savaşı’nda cephede savaşırken geride kalan kadınlar ve yaşlılar Ahıska-Borjomi demir yolu hattının yapımında çalıştırıldı. Askerler, Ahıska bölgesinde yaşayan Türkler, Kürtler ve Hemşinlilerin yanı sıra Batum’da yaşayan Lazların evlerinin kapısını çaldı. Kamyonların eşliğindeki askerler, daha yatağında olan çoluk çocuk, sabah namazını kılan ihtiyarlara yolculuk için iki saat içinde toplanma emrini verdi.

100-120 bin civarındaki Ahıska Türkü, kara kış gününde yük vagonlarına 8-10 aile halinde koyunlar gibi doldurularak kapılar kilitleniyordu. Yer gök Allah-Allah haykırışlarıyla inliyor, ağlama, sızlama ve hıçkırık sesleri kulakları sağır ediyordu. Halbuki bu yakarışları işitecek vicdana sahip kimse yoktu. Vagonlar Hazar Denizi’ne yaklaşmaya başlayınca, bu insanlar kendilerinin denize döküleceklerini sandılar. Bu olay karşısında Azerbaycan’ın o dönemdeki yöneticileri, Ahıskalıları Azerbaycan’da iskan etmek istediler. Ancak Stalin’in kararı kesindi. Azerbaycan yöneticilerini kurşuna dizmekle tehdit etti. Azerbaycan Türkleri’nin gayretleri de netice vermedi. Üç gün sonra vagonlar tekrar Urallar Bölgesi’ne hareket etmeye başladı. Ural Dağları’nın soğuk havası bir çok insanın hayatına mâl oldu. Onlara kefen ve mezar bile nasip olmadı. Kefenleri Sibirya’nın bembeyaz karıydı. Bir buçuk ay süren yolculuk sonunda bu talihsiz insanlar Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a dağıtıldılar.

Ahıska Türkleri, tren vagonlarının bekletildiği noktalara askeri kamyonlarla taşındı ve üç gün istasyonlarda bekletildikten sonra vagonlara bindirildi. İki saat içinde yük taşınan vagonlara bindirilen ailelerin, bir bohça eşya dışında yanına hiçbir şey almalarına izin verilmedi. Bazı aileler evlerine geri dönecek umuduyla yanına hiç eşya almazken, bazıları da un ve mısır aldı.Dedeler ve nineler, eşyaların arasında sakladıkları Kur’an Kerim ve Osmanlı Türkçesi kitaplarını yanında götürdü. Vagonlara üst üste bindirilen Ahıskalıların zorunlu yolculuğu 30 gün sürdü.

Ahıska Türkleri sürülürken: Onlara; “Sizleri Alman tehlikesinden korumak için başka yerlere geçici olarak göç ettiriyoruz, en kısa zamanda topraklarınıza geri döneceksiniz” diye yalan söylediler.: ”Gece Rus askerleri köyümüzün evlerini kontrol altına aldılar ve iki saat içinde toplanmamızı emrettiler. Sonra da silah zoruyla tren istasyonunda topladılar. 220’ye yakın Ahıska köyünün Türk ve Müslüman nüfusunun kırk-elli kişi bir hayvan vagonuna dolduruldu. Vagonlar hayvan vagonları olduğu için ısıtma sistemi yoktu. Tuvaletsiz, susuz, dışarıda -15, -20 derece soğukta, bir buçuk ay bir yolculuk yapıldı. Rus askerleri her istasyonda vagonları açarak: açlıktan, soğuktan ve hastalıktan ölenleri trenlerden dışarı atıyorlardı. Tren kapıları günde bir kez açılıyordu. Erkeklerin gözleri önünde utandıkları için tuvalet ihtiyaçlarını yapamayan kadınların idrar keseleri patlayarak ölenler vardı.”

Böylece, Ahıska'da, sürgüne giden halkların evleri, kıymetli ve ziynet eşyaları, kış için hazırlanan yiyecekleri, küçük ve büyük baş hayvanları kaldı. Derme çatma vagonlarda mevsimin en soğuk ve karlı döneminde yaşanan sürgünde yaklaşık 17 bin Ahıskalı, açlık, soğuk ve hastalık nedenleriyle hayatını kaybetti. Hayatta kalan Ahıskalılar, bugünkü Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan toprakları içinde bırakıldı.

26 Kasım 1948'de Yüksek Sovyet Prezidyumu, sürgün edilen halkları sürgün edildikleri yerde kalmaya mahkûm eden bir kararname çıkarmıştır. Bu kararname Çeçenler, İnguşlar, Kırım Tatarları, Volga Almanları, Balkarlar, Kalmuklar ve Ahıska Türkleri için geçerliydi.

SIKI YÖNETİM GÜNLERİ
Sürgünün, açlığın, zorluğun ve hasretin acısını çeken Ahıskalılara getirildikleri Orta Asya'da da zulüm sürdü. Başta Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan'a getirilen Ahıska Türkleri, 1956 yılına kadar sıkı yönetim rejimi altında yaşadı. Bu süre zarfında devletin imkanlardan yararlanmalarına ve oturduğu köy evinden komşu köye gitmelerine izin verilmedi.

Sovyet yönetimi, oluşturduğu çalışma kamplarında kadın, yaşlı, çocuk ayrımı yapmadan Ahıskalıları en ağır işlerde çalıştırdı, eziyete maruz bıraktı. Ahıska Türklerinin şehirlere yerleşmelerine yasak getirildi. Bulundukları yerlerden izin almadan ayrılmamaları için kural konuldu. Bu kuralı ihlal eden Ahıskalılar cezalandırıldı. Bazı bölgelere bırakılan aileler ise yerel halkların yardımlarıyla yaşama tutundu.

Ahıska Türkleri özel birimlerin idaresi altına alındı. Bu birimlerin amacı, Sovyetler Birliği'nin uzak bölgelerinin ekonomik gelişimini sağlamak için ucuz işgücü sistemine sahip olmaktı.Sınır dışı edilenlerin çoğu zorla çalıştırıldı. Birimdekiler, rutin olarak haftada yedi gün, günde 11 ila 12 saat arasında çalıştırıldılar. Yorgunluk ve donma ile karşı karşıya kalan Ahıska Türkleri, iş kotalarını karşılayamadıkları takdirde günlük yiyeceklerini almaya hak kazanamıyordu. Sürgündekilerin besin eksikliği o kadar belirgindi ki Sovyet Halk Komiserleri Konseyi N 942 rs sayılı kararnameyi kabul etti. Kararnamede, Gürcistan SSC'sinden sürgündekilere 857 kg un ve 213 kg tahıl gönderileceği yazıyordu.Sürgün edilen halklar gözetim organlarına haftalık olarak rapor vermek zorunda kaldı ve birimlerinin dışında hiçbir yere seyahat etmelerine izin verilmedi. Ancak Ahıska Türklerine, özel yerleşim birimlerindeki diğer etnik gruplardan biraz daha iyi muamele edildi, çünkü belirli bir suçla suçlanmamışlardı.

Özel birimlerdeki ilk 12 yıl, Ahıska Türkleri dış dünyadan izole olmak ile başa çıktılar.Sürgünün ilk yıllarında büyük sıkıntılar yaşadılar. Bunlar arasında düşük kalitede gıda ve ilaçlar vardı; yeni iklime uyum süreci, lekelihumma gibi salgınlar, ve zorla çalıştırılma.

Gürcü asıllı Stalin’in 5 Mart 1953'te ölümünden sonra Ahıskalıların sürgününü bizzat organize eden Stalin rejiminin en acımasız güvenlik görevlisi Sovyetler Birliği Mareşali Lavrentiy Beria yeni rejim tarafından 23 Aralık 1953'te idam edildi.

Stalin'in halefi olan yeni Sovyet lideri Nikita Kruşçev, 24 Şubat 1956'da Komünist Parti Kongresi'nde Stalinist sürgünleri kınadığı Gizli söylevi açıkladı, ancak sınır dışı edilen halklardan biri olan Ahıska Türklerinden bahsetmedi. 28 Nisan 1956 tarihli SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlık Kararnamesi, Büyük Vatanseverlik Savaşı sırasında sınır dışı edilen Kırım Tatarları, Balkarlar, Sovyet Türkleri, Kürtler ve Hemşinlilerin aileleriyle beraber Rusya İçişleri Bakanlığı organlarının idari kontrolünde serbest bırakılmalarını emretti, ancak kendi ülkelerine nasıl döneceklerini önceden düşünülmedi.

Sınır dışı edilen diğer halkların aksine, Ahıska Türkleri rehabilite edilmedi.Ahıska Türkleri, kendi topraklarına dönmelerine izin verilmeyen üç etnik gruptan biriydi, diğer ikisi ise Volga Almanları ve Kırım Tatarlarıydı.

Resmi Sovyet yayınları, 1945 ve 1968 yılları arasında ne Ahıska Türklerinden, ne de Ahıska Türklerinin ana yurdundan bahsetmiştir. 30 Mayıs 1968'de Yüksek Sovyet Başkanlığı'nın bir kararnamesi Ahıska Türklerinin sınır dışı edildiği kabul etmiştir, ancak metinde Ahıska Türklerinin Kazakistan ve Özbekistan'daki yeni evlerine "kök saldıkları" iddia edilmiş ve orada kalmaları çağrısında bulunulmuştur.Ahıska Türkleri 45 yıl içinde 144 dilekçe imzalayarak geri dönme hakkı talep etmiştir. 1964'te Sürgündeki Türk Halkının Ulusal Hakları Derneğini kuran Ahıska Türkleri, geri dönmelerine yardımcı olmaları için B.M. Ve Uluslararası Af Örgütü ile temas kurmaya çalışmıştır. 1961 ve 1969 yılları arasında, Ahıska Türkleri Gürcistan'a dönmek için altı girişimde bulundu, ancak girişimde bulunan grupların hepsi bir kez daha sınır dışı edildi.1960'larda Sovyet hükûmeti, Mesheti bölgesine dönme hakkı isteyen Ahıska Türkü hareketini bastırmak için farklı yöntemlere başvurdu. Yöntemler, Ahıska Türkü aktivistlerinin tutuklanmasını, gözdağı vermeyi ve aktivistlerin hapsedilmesini içeriyordu. Dahası, 26 Temmuz 1968'de Gürcistan SSR Komünist Partisi'nin Birinci Sekreteri Vasil Mjavanadze, bölgede o etnik grubun geri dönmesi için yer olmadığını ve yılda sadece 100 ailenin geri dönebileceğini açıkladı. 1.211 Ahıska Türkü Gürcistan'a geri döndü, ancak Mesheti bölgesinden ülkenin batı kısmına dağıldılar. Haziran 1988'de, etnik grubun yaklaşık 200 temsilcisi Borcomi bölgesinde geri dönme hakkı talep etti. 1989'da Gürcistan'da sadece 35 aile kalırken, Mesheti bölgesine geri dönen Ahıska Türkleri sonunda orayı da terk etmeye zorlandı.

Durum, yeni Sovyet lideri Mihail Gorbaçov'un Stalinist geçmişle tüm bağları koparmaya karar verdiği 1980'lerin sonlarında, en azından kağıt üzerinde değişti. 14 Kasım 1989'da Yüksek Sovyet, Ahıska Türkleri de dahil olmak üzere Stalin döneminde etnik grupların zorla yerinden edilmesinin "yasadışı ve suç" olduğunu ilan etmiştir. 26 Nisan 1991'de Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti, Boris Yeltsin başkanlığında, tüm kitlesel sürgünleri “Stalin'in karalama ve soykırım politikası” olarak kınayan Bastırılmış Halkların Rehabilitasyonu yasasını Madde 2 ile beraber kabul etmiştir. 1991'de, Sovyetler Birliği'nin dağılması'dan sonra bile, bağımsızlığını kazanan Gürcistan Ahıska Türklerine Mesheti bölgesine dönme hakkı vermemiştir.Ahıska Türklerinin Mesheti'ye geri dönme hakkını savunan politikacı, tarihçi ve insan hakları aktivisti Guram Mamulia, Gürcistan'daki nadir istisnalardan biriydi.Tarihçi Alexander Nekriç ve Robert Conquest'in Sovyet sürgünleriyle ilgili kitaplarında Sovyet sürgünlerinde sürgün edilen diğer etnik grupların aksine, Ahıska Türklerinden nadiren bahsedilmiştir.

Rus tarihçi Pavel Polian, Stalin dönemindeki tüm etnik grupların sürgünlerini insanlığa karşı bir suç olarak kabul etmiştir. Ayrıca, II. Dünya Savaşı sırasında Sovyetler Birliği için savaşan yaklaşık 40.000 Ahıska Türküne vurgu yaparak Ahıska Türklerine yönetilen ihanet suçlamalarının "haksız ve ikiyüzlü" bir itham olduğunu belirtmiştir.

Haziran 1989'da, Ahıska Türkleri Fergana Vadisi'nde Özbek milliyetçilerin şiddetine maruz kaldı. Fergana Olayları'na kadar, Ahıska Türklerinin varlığından çok az insan haberdardı ve Ahıska Türkleri hakkında çok az bilimsel araştırma yapılmıştı.[Fergana Vadisi'ndeki etnik çatışmalardan sonra 70.000 Ahıska Türkü Özbekistan'dan kaçtı ve Sovyetler Birliği'nden ayrılmış 7 ülkeye dağıldı. Ahıska Türkleri, 2006'da 260.000 ila 335.000 kişi arasındaydı.Rus yetkililer Ahıska Türklerine Rus vatandaşlığı statüsü vermeyi reddettikleri için Avrupa Konseyi Krasnodar'daki Ahıska yerleşimlerini "yasal bir hapishane" olarak tanımlamıştır.

Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Göç Örgütünün yardımı ile 13 bin Ahıskalı, 2004 ve 2005 yılları içerisinde kısmen ve gönüllü olmak üzere ABD’nin çeşitli eyaletlerinde götürülerek yerleştirildi. Ukrayna’nın doğusunda 2014’te kitlesel gösterilerin sıcak çatışmaya dönüşmesinin ardından ise Donbas bölgesinde yaşayan Ahıskalılar ateş altında kaldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatı ve dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'ın koordinasyonu doğrultusunda Türkiye'de iskan ettirilmek üzere Ahıska Türkleri, Erzincan’ın Üzümlü ilçesine ve Bitlis'in Ahlat ilçesine getirildi.

162 YIL SONRA ANAVATAN TOPRAĞINA AYAK BASTILAR
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından 1991 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Orta Asya'daki cumhuriyetleri ilk tanıyan Türkiye Cumhuriyeti devleti oldu. Orta Asya’da yaşayan Ahıskalılar da ülkelerinin bağımsızlıkları sayesinde 162 yıl sonra ana vatan olarak bildiği Anadolu topraklarını ziyaret etmeye başladı.

Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Ahıska Türkleriyle yakından ilgilenmesi sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan Ahıska Türklerinin Kabul ve İskanına Dair Kanun gereğince bir grup Ahıska Türkü 1991’de Türkiye’nin Iğdır şehrine yerleştirildi.

Bu ilk yerleştirilenler dışında Türkiye’ye kendi imkanlarıyla gitmeyi sürdüren Ahıskalılar, İstanbul, Bursa, Ankara, İzmir, Denizli, Kocaeli, Eskişehir ve Antalya gibi şehirleri tercih etti.

Ahıskalılara desteğini esirgemeyen Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumlarından Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Ahıskalıların sürgün anılarını canlı tutmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla birçok projeye imza attı.

YTB ve merkezi İstanbul'da olan Dünya Ahıska Türkleri Birliğinin (DATÜB) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde 2019’da düzenlediği "Ahıska Sürgününün 75. Yıl Anma Programı" ile bir ilke imza atıldı.

Ahıska Türkleri, son 8 yılda birçok kez Türkiye Dışişleri Bakanlığı ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) desteğiyle Gürcistan'ın Ahıska bölgesini ziyaret etti.

14 KASIMDA HÜZÜN VE DÛALAR İLE ANILDILAR
Dünyanın 9 ülkesinde yaşayan Ahıskalıların sürgün acısı hiç dinmedi. Ahıskalılar, her yıl 14 Kasım sürgün günü dolayısıyla sürgün sırasında ve sonrasında yaşamını yitirenlerin ruhları için Kur'an-ı Kerim okuyor ve dûa ediyor.

Ahıskalı sivil toplum örgütleri de bu tarihte anma programları düzenleyerek, 1944 ve 1945 ile daha sonraki yıllarda, Ahıskalılara evlerini açan ve ekmeğini paylaşan Kırgız, Kazak, Özbek ve Azerbaycan Türklerine teşekkür ediyor.