Vatandaşlar Deprem Korkusundan Evlerine Giremedi Vatandaşlar Deprem Korkusundan Evlerine Giremedi
 İçimizde insan kılığında dolaşan Nâm-ı Kemâl bazı  el hayvanları var bu el hayvanları'nın zamanla üstün yalakalık performansı ile  elde ettiği makamlar maalesef kendileri'nin kıkırdak dokulu bir el hayvanı, rüzgargülü bir bukalemun olma durumlarını saklayamıyor.



İşte bu el hayvanlarına kendisinden çok daha mert ve duruş sahibi hayvanlar aleminden bazı ibretler var,bu yazımda bu dersleri aktaracağım,bir kişiyi işaret etmiyorum, üzerine kim alınırsa alınsın.


İnsan eğer kendisini, yaşadığı hayatı anlamak istiyorsa, kafasını çevirip yani hayvanlar alemine de dikkatle bakmaklıdır. Hayvanların kendi aralarındaki ve hatta bizlerle süregelen ilişkileri, bize kendimizle ilgili çok şey anlatacaktır.
Bu günlerde elimden düşürmediğim Marian Stamp Dawkins'in 'Hayvanların Sessiz Dünyası' adlı kitabı hayvanlarda bilinç konusunun işliyor, hayvanların zihinlerinin nasıl çalıştığına dair son derece aydınlatıcı bilgilerle dolu olsa da, insan denen canlıya dair çok farklı bir bakış açısı geliştirmemizi sağlayacak türde zihin açıcı bir eser.




Hayvanlar alemi insanlar ve  toplumsal algı zemini adına çok eğitici ve öğretici, tabi öğrenmeyi ve ders çıkarmayı isteyenler için, Yazar, eserinde çok farklı hayvan türlerinin, gerek tek başına ve gerekse koloni halinde, bilinç yapılarından ve hayatlarından bahsederken, burada en fazla dikkatimi çeken ve en güncel dersler çıkardığım iki bölüm son derece dikkat çekici. İlk ele alacağımız örnek geyiklerin yaşamıyla ilgili. 
ERKEK GEYİĞİ HAREMİNDEN EDEN İÇGÜDÜSEL ERK DÜRTÜSÜ
Bir erkek geyik, 20 ve üzeri sayıda dişiyi haremine dahil ederek sonbahar mevsimi geldiğinde bunlarla çiftleşerek yeni nesillerini üretmeye çalışır, yavrular bahar aylarında doğacaklardır. Fakat, çevrede dolanan öteki erkek geyikler, bunların özellikle bekâr olanları öteki dominant geyikleri yoklayıp, en zayıf halkayı tespit ederek, boynuz tokuşturmada yenip dişilerini kendine yönlendirmek amacıyla, harem sahibi geyikleri rahatsız ederler.
Bu durumun farkında olan erkek geyik, diğer yandan bu genç erkeklere meyletmeye yönelik tavırlar sergileyen dişilerinin de gruptan ayrılmasına izin vermemelidir, yoksa dişi geyik ’in herhangi biri yada daha fazlası, bir kenarda başka erkek geyikler ile halvet olabilir, bu dominant erkek geyik için onur kırıcı ve erkek erkleri’nin sorgulanmasına neden olacak  korkunç bir durumdur.



Haremini koruma güdüsü dominant erkekte öyle güçlüdür ki, haftalar boyunca yemeyi içmeyi bırakır, dişilerini kendi çevresinde, iktidarına göz koymuş genç erkekleri ise topluluğundan uzak tutmaya çalışır. Bu uğurda öyle yoğun bir gayret sergiler ki, sonunda sürekli boynuz tokuşturmaktan, yani güç denemeleri yapmak ve kendisine karşı yapılan güç denemelerine cevap vermekten bitap düşer, kilo verir, iktidarını zaten ruhen kaybeder, kasları erir.
Bazı uyanık genç erkekler, normalde bu güçlü dominant erkek geyikle mücadeleyi kazanamayacak olsalar da, mevsimin sonlarına kadar bir kenarda bekler, haremini korumak için kendisini paralayan erkek geyiğin gücünün iyice erimesini, günden güne takatsiz kalışını izlerler. Nihayet genç erkek için o büyük gün gelir, erkek geyik dişileri elinde tutacak diye bir koca mevsim boyunca yememiş, içmemiş, karşısına çıkan tüm öteki gücü gücüne denk erkek geyiklerle dövüşmüş, hatta bazen rakibinin bir boynuz darbesi ile tek gözünü dahi kaybetmiş, bir zamanlar heybetli görünen bedeninde derin yaralar açılmıştır.
Erk sarhoşluğuna kapılan geyikler bunun farkına varmazlar, varamazlar çünkü çevresinde kendisini pohpohlayıp, göklere çıkaran adamları, burnunun ucunu görmesini engelleyerek aslında onu bu sona doğru hızla ilerletmektedirler, çevremdeki Sevdiğim Erk Sarhoşlarına buradan son bir uyarı yapmak istiyorum, çevrenizde ve mahiyetinizde bulundurduğunuz insanlar acaba sizi bir başka daha genç, daha arkalı ve daha köklü bir veya birden fazla geyiğin önüne yem olarak hızla itmekte olabilirler mi, bir daha bakın bunu bir kez daha düşünün, biraz sıyrılın onlardan sivil tek başına bir çıkın sokağa, tebdil-i kıyafet eyleyin, çevrenizdekileri birde böyle izleyin, artık burnunuzun ucundaki sis perdesini bir aralayın görün bakın neler oluyor, görmekten korkuyorsanız, yada göreceklerinizin yanında kendinize ait büyük sıkıntılarda olacak ise, doğru yoldasınız siz mahiyetiniz ve çevrenizin koynuna sığının, ta ki, sizi en yüksek noktaya geldiğiniz anda, soluk soluğa yorulduğunuzu, çaptan düştüğünüzü
anlamaya başladığınız anda, başka daha genç, daha arkalı ve daha köklü bir veya birden fazla geyiğin önüne yem olarak atacakları gün gelene kadar…
İşte o gün bekar genç erkek, aylar boyunca öteki erkekler tarafından hırpalanmış erkek geyiğin karşısına çıkar ve normalde kazanamayacağı bir kavganın zorlanmadan galibi olur, artık çiftleşme dönemine girmiş dişileri kendi haremi haline getirir ve zamanının heybetli, güçlü, burnunda soluyan o iri geyiğini iktidardan düşürerek yerine geçer.
Yerini almak isteyen sayısız öteki erkek geyiğe karşı iktidarını korumak için tüm gücünü harcayan geyiğin ise, şansı varsa oradan kaçarak uzaklaşabilecek kadar gücü kalmıştır, artık yalnız ve devriktir, aldığı yenilginin ardından bir zamanlar yavrularını doğuran dişiler dönüp de yüzüne dahi bakmazlar. 




Yani gücü her an, bütünüyle elinde tutmaya yönelik baskın tavırlar, nihayetinde iktidarı bütünüyle kaybetmesine neden olacak kadar hırpalayıcı bir süreçtir ve hatta bu uğurda dünün yıkılmaz güçleri nihayetinde kuyruğu dahi titretebilir, kim bilir  16 Ağustos 1838 den temelleri atılıp, bir büyük savaş oyunu, her türlü muhalefet hareketini bir taşla bir çok kuşu karşı karşıya kırdırmak sureti ile kardeşi kardeşe kahpece vurduran ile 94 sene önce kendi resmi sınırlarının % 5’ine kilitleyen, şimdi yeniden Ortadoğu coğrafyasına ayar vermeye kalkan ve idraklere giydirilen bu konformist deli gömleği sistem de bu ülke de kuyruğu titretmek durumuna gelebilecektir, Cenazesi, eski ismi Tandoğan bir mevkide, büyük bir kabirde, 94 sene sonra bir katafalk2a koyulup, Londra’ya doğru uğurlanabilir, kim bilir Ayasofya, Ecdad’ın bıraktığı misyonuna yeniden kavuşabilir, Belki de Hep birlikte bir Cuma Ayasofya’da, Ulûl Emir ile diz dize bir namaz kılma imkânı bulabiliriz, kontrolsüz güç ’ün kendi sonunu getirmesi beklide çok yakın…  
Bazıları kurduğum bu cümlelere çok kızacak, ama amacımın milletimizi üzerinde düzen sağladığı bayrağı ile, adı ile coğrafyası ile bir ve beraber bulunduğu Devlet ve Vatan kavramına karşı düşmanca kelimeler ve niyetler sergilemek ve bu mantıkla yazmak olmadığının kesinlikle bilinmesini isterim, derdim Devletim, Milletim değil, derdimi zihni bütünlük, iyi niyet ve fikir namusu sahipleri altını çize çize okuduklarında kesinlikle anlayacaklar ve hatta çoğunlukla da dediklerime katılacaklardır. Bağcı ile problemi olanlar da beni rejim düşmanı, vatan haini v.s. bir dizi iftira ve ithamlar ile aşağılamaya çalışacak ve hatta itibarsızlaştırmak amacı ile  her gördükleri yerde bıyık altından gülümseyerek alaycı konuşmalar ve tavırlar ile sözüm ona beni küçük düşürmeye toplum içinde itibarsızlaştırmaya, hakkımda bir türlü oluşturamadıkları, deli, agresif, sapık,  kafayı yemiş imgelerini insanlara göstermeye çalışacaklardır, yalnız bu Nam-ı Kemal El Hayvanları maalesef bu günlerde yüz yüze geldiğimizde her nedense kendilerinin zaten sallantıda olan itibarlarını da kaybediyorlar, bazı el hayvanlarının geçmişleri ortaya dökülüveriyor bu durum kendilerine zarar veriyor, ne kadar haberleri var bilemiyorum, o yediği hurmaların çıkışı acılı oluyor…
Yeniden konumuza dönecek olursak; bu kitapta karşımıza çıkan bir diğer ilginç konu da, insan’ın dünyadaki en fazla tiksindiği, sürekli saldırdığı, her gördüğü yerde yaşama hakkını gasp ettiği,ancak asla karşısında kesin bir galibiyet kazanamadığı farelerle ilgili.
İnsan, insan olduğu günden itibaren farelerden çok çekmiştir, fare de insandan çekmiştir ancak ne çektiyse en çok kimyanın keşfedilişinden sonra ve insan tarafından en acımasız güçte zehirlerin imal edilmeye başladığı modern dönemde çekmiştir. İnsan, varfarin gibi farenin kanının pıhtılaşmasını engelleyerek acılar içerisinde kıvrandırıp, iç kanamadan ölmesine neden olan zehirlerle dahi bu türü bütünüyle yok etmeyi başaramamıştır. Bu başarısızlığının iki sebebi bulunur;
Birincisi, bazı fareler varfarine karşı direnç geliştirmişlerdir ve iç kanamadan ölmek yerine, varfarine dirençli genlerini yeni nesillere aktararak zehirin etkisine dirençli farelerin üremesine katkı sağlamışlardır. Yani, siz ne denli ölümcül bir korku yaratırsanız yaratın, gün gelir o korku ortamında büyüyen ve korkuya dirençli nesiller yarattığınız ölümcül etkinin karşısında dimdik ayakta durmayı başarabilirler.
İkincisi ise, fare topluluklarında var olan kültüre işaret eden bir özelliktir. Bilim insanları farelerin elde ettikleri bilgileri kültürel bilgi olarak yeni nesillerine aktardıklarını keşfettikleri çeşitli deneyler gerçekleştirmişlerdir.
Fare hayvanı diğer hayvanlar içinde çok farklı bir yere sahiptir, öncelikle el havanı, yani nam-ı kemal bir hayvan değildir, çok zekidir, aynı zamanda onlar da kendi içlerinde muhafazakârlar ve yenilikçiler diye ikiye ayrılırlar. Doğada yaşayan, tarlalara dadanan fareler arasında yenilikçiler, insanlar tarafından bilhassa ortaya bırakılan zehirli yemleri yemeye daha meyillidirler. Ancak bu muhafazakâr fareler, önlerine çıkan bütünüyle yeni yemlere karşı temkinli davranırlar ve bildikleri, tanıdıkları yiyeceklere yönelerek zehirli gıdalardan uzak durmayı bilirler.
Fakat fareleri bütünüyle yok olmaktan koruyan sadece bu özellikleri değil, daha farklı bir yönleridir.
Sosyal varlıklar olan fareler, eşlerini, dostlarını gördüklerinde ilk iş yanlarına giderek onların ağızlarını bıyıklarını temizlerler, yani dostlarını tımar ederler, bu esnada dostları olan farenin tadından, kokusundan ne yediğini ne içtiğini öğrenirler. Eğer tımar ettiği fare dostu zehirlenmiş ve hasta görünüyorsa, ya da çoktan ölmüşse, öteki fare onun bıyığından, ağzından aldığı kokuyu unutmaz ve o zehirli besinle karşılaştığında yiyip içmekten kaçınarak kendisinin de zehirlenip ölmesini önlemiş olur.
Meğer bu fareler arasında en yaygın davranış ve kültürel özellikmiş. Mesela, deney ortamında bu davranışı gözlemek isteyen bilim insanları, birbirlerini göremeyen iki fareden birine farelerin çok sevdikleri sakarinli su vermişler, suda zehir olmamasına rağmen özel bir ilaçla suyu içen fareyi bir süreliğine hasta gibi hissedeceği bir duruma sokmuşlar ve öteki fareyi yanına getirmişler.
Ortama yeni giren fare, ilk iş arkadaşını tımar etmek için bıyıklarını, ağzını temizlemek üzere yanına gittiğinde, arkadaşının hasta göründüğünü fark eder ve ağzından burnundan aldığı sakarinli su tadını ve kokusunu zihnine kazır. Daha sonra sakarinli su kendi önüne konulduğunda, fare tadını çok sevse de o tatlı sudan uzak durmaya başlar, çünkü daha önce o sudan içen arkadaşını birkez hasta görmüştür, bu bilgi ona yeter. Hatta bu olay bir fare topluluğu içerisinde sık tekrar edecek olursa, ilk olarak zehirli gıdayı tüketen fareler artık hayatta olmasalar da, aradan nesiller de geçmiş olsa, farelerin torunlarının torunları bile o besinden uzak durmaları gerektiğini biliyor ve bu bilgiyi yeni nesillerine aktarmaya devam ediyorlarmış.
Fareler, ekseriyetle çevresinde başka farelerin idrar kokusunu aldıkları besinleri tercih ediyorlar ve, nesillerdir o zehirli bildikleri gıdaların çevresinde fare idrarı kokusu alamadıkları için, o besinde bir gariplik olduğunu ve yememeleri gerektiğini anlıyorlarmış.
Yani demem o ki, fare kendi yiyip zehirlenmemiş olsa da, ''bugün arkadaşımı zehirleyip hasta eden, öldüren, yarın bana da aynısını yapabilir'' diye düşünebilme becerisine sahip.




Yaşadığı toplumun bir kısmını hasta eden zehirleri görmezden gelerek, aynı zehirlerin çevresinde toplanmaya devam eden ve tadına doyamayan bu Nam-ı Kemal El Hayvanları için, kuşkusuz başkalarının düştükleri durumdan ders almayı bilen farelerle ilgili bu bilgiden çıkarılacak nice dersler vardır, yalnız ders çıkarabilmek de bir zekâ, bir erdem ve ciddi bir seviye işidir, çukur ve karaktersiz kıkırdak dokulu tipler ders çıkarmak şöyle dursun burunlarından solurlar bu yazıyı okur okumaz,ben sana gösteririm, bu yazıyı sana yuttururum diyerek köpürürler ama istedikleri kadar köpürsünler, istedikleri hain projeyi gündeme getirsinler verilecek cevaplarımız var,daha önce verdiğimiz cevapların tümünden çok daha etkili,denemesi serbest,bedelini ödeyebilecek olan,şansını bir denesin.