Vatandaşlar Deprem Korkusundan Evlerine Giremedi Vatandaşlar Deprem Korkusundan Evlerine Giremedi
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Merkezi, Devlet Bahçeli'ye söylediği "baş paralel" nitelendirmesinin ardından Akşener’in tedbirli olarak ihraç istemiyle Merkez Disiplin Kurulu’na sevk edileceği öne sürüldü.



MHP eski Milletvekili ve MHP Genel Başkan Adayı Meral Akşener, Hatay'da gazetecilerin gazetecilerin, MHP Genel Merkezi'nce, Genel Başkan Devlet Bahçeli'ye yönelik sözlerinden dolayı hakkında inceleme başlatılmasıyla ilgili sorularını yanıtladı.

Akşener, MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli'ye yönelik sözlerinden dolayı hakkında partisince inceleme başlatılmasıyla ilgili, "Sayın İhsanoğlu paralelciyse, ben paralelciysem, bizim Genel Başkanımız, bizi seçen insan olduğuna göre o zaman bu doğruysa, baş paralelci Sayın Bahçeli oluyor ama bu doğru değil dedim. Dolayısıyla çarptırılmaya gayret edildi. Sayın Bahçeli de bu çarpıtılmış görüş üzerine fikir beyan etti." dedi.

Sözlerinin çarpıtılmaya çalışıldığını savunan Akşener, şöyle konuştu:
"Ben Sayın Bahçeli için 'En büyük paralelcidir' hükmünü vermedim. Benim söylediğim, MHP ne zaman, herhangi bir projeyi ortaya koysa bazı mevkuteler ile Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yöneticileri tarafından paralel proje olmakla suçlanması... Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu için çatı adayı olduğunda benzer bir yorum yapılmıştı. Şimdi biz MHP'nin, şimdilik 5 aday, bundan sonra mutlaka artacaktır, olağanüstü kongre talebini iletip bir demokratik hakkını kullanmak üzere yola çıkan adaylarımızın, ağırlıklı ben olmak üzere, hemen hemen büyük çoğunluğu için paralelci iddiası yapılıyor. Buna bizim maalesef genel merkezimizin de bu paralelci hükmüne uyduğunu görüyoruz."
"BEN SÖZÜMÜN ARKASINDAYIM"
Metropoll'ün hiçbir yerde yayınlanmamış MHP anketi olay
Akşener, sözlerinin arkasında olduğunu vurgulayarak, "Ben şunu söylemek istedim. O sözümün de arkasındayım. MHP'nin ortaya koyduğu seçime yönelik, Sayın Cumhurbaşkanının karşısında olan her bir projesine paralel projesi deniliyor. 'Sayın İhsanoğlu paralelciyse, ben paralelciysem, bizim Genel Başkanımız, bizi seçen insan olduğuna göre o zaman bu doğruysa, baş paralelci Sayın Bahçeli oluyor ama bu doğru değil' dedim. Dolayısıyla çarptırılmaya gayret edildi. Sayın Bahçeli de bu çarpıtılmış görüş üzerine fikir beyan etti. Yapacak bir şey yok. Kurt ve kuzu meselesi." değerlendirmesini yaptı.
EKÜRİ HALEN MHP'DE KALABİLECEKMİ?



 ARŞİVİMİZDEN BİR HABER VE BİR TV PROĞRAMI

HABER'E AİT LİNK: bmajans.blogspot.com.tr/2012/12/zuhal-cafoglu-topcu-kaset-skandalinin.html

MHP eski Milletvekili ve Bahçeli'nin çok yakın çalışma arkadaşlarından Deniz Bölükbaşı, CNN TURK Televizyonunda katıldığı "Enver Aysever ile Aykırı Sorular" proğramında sessizliğini bozdu.

"MHP'yi sarsan kaset skandalının bir ayağı partinin içinde, Merkez Yürütme Kurulu'nda ve hatta Başkanlık Divanı'nda.." dedi.

Bu iddia yenilir ve yutulur cinsten değil.

Sayın Bölükbaşı bu iddialarını en son yazdığı "Siyaset İskelesi" adlı kitabında da dile getirmişti..

Hatta kitabında, açıktan olmasa da, kaset skandalının bir ayağı olan MHP uzantısı için,Zuhal Cafoğlu Topçu'yu işaret ediyordu.

Kaset skandalının gündeme geldiği günlerde, ismi açık ve net olarak söylenmese de "Yıldızı sürekli parlayan MHP Genel Başkanı Başdanışmanı"ndan sürekli söz edildi.

Deniz Bölükbaşı'ya göre, o günlerde Bahçeli'nin Başdanışmanlığı'nı yapan Zuhal Cafoğlu Topçu ve Semih Yalçin'ın, kaset skandalını ortaya atan çevrelerce ısrarla korunması bir tesadüf değildi.

Kendisi şimdilerde, MHP vitrininde yer alamamıştı. Ama, CAFOĞLU ve YALÇIN isimleri yerlerini korumuştu.

Haberpress olarak, bu açıklamalar karşısında sessiz ve duyarsız kalamadık. O günlerde birtakım araştırmalar yaptık.

Özellikle, bu Zuhal Cafoğlu ismi dikkatimizi çekmişti.

Sözü edildiği gibi, MHP içerisinde başdöndürücü bir hızla yükseldi.

2008 yılında geldiği MHP'de başdöndürücü bir hızla yükseldi.

Önce, partideki Siyaset Okulu'nun Koordinatörü oldu.

Devlet Bahçeli'nin en yakınında yer aldı. 2011 MHP'den milletvekili oldu. Hemen akabinde yapılan ,4 Kasım Kongresi'nde MHP Genel Başkan Yardımcılığı'na getirildi.

Peki, meziyeti yada liyakati neydi bu hanımefendinin..?

Kimin yada kimlerin referansıyla MHP'ye katılmıştı..?

MHP'de nasıl baştacı edildi..? Nasıl, Devlet Bahçeli'nin gözdesi oldu..?

Dar kadrocu ve tasfiyeci bir anlayışla, bu harekete yıllarını veren Ülkücüler partiden uzaklaştırılırken, hain, muhalif yada düşman gibi suçlamalara maruz kalırken bu hanımefendiyi "vazgeçilmez" yapan şey neydi..?

Bu işin sırrını kimse çözemedi..!

Kimse de, bir şey söyleyemedi.

Niye..?

Sahi, kimdi bu Cafoğlu..?

Şanlıurfa'da doğduğu söyleniyor. Bir oğlu, bir de kızı var.

Oğlunu yada Bilkent'te okuyan kızını Ülkü Ocakları'nda 1 kere bile gören yok.. Kızı, Ümit Özdağ'ın başkanlık yaptığı 21 Yüzyıl Enstitüsü'nde görev yapıyor yazılar yazıyor. Aynı zamanda da, İbranice öğrendiği de bize gelen bilgiler arasında..

Cafoğlu'nun kocası Topçu ise, Eskişehir'li bir iş adamı..

Oğlu ile ilgili fazla bir bilgiye sahip değiliz.

Zuhal Cafoğlu Topçu'nun izlerine, bir süre Girne Amerikan Üniversitesi'nde rastlıyoruz. Umay Türkeş'in bulunduğu üniversite..

Ancak, asıl önemli olan noktalar Zuhal Cafoğlu Topçu'nun geçmişinde gizli olsa gerek..

Bir süre Amerika'da ve Londra'da akademik araştırmalarda bulunuyor. Avrupa Birliği Uyum projelerinde çalışıyor.

Kemal Derviş'in desteği ile Dünya Bankası'nda birtakım çalışmalar yapıyor.

O günlerde yazdığı yazılar ve yayınladığı kitaplar ortada..

YeniTürkiye'de "Küresel Kimlik" ve "Demokratik Eğitim" başlıklı yazıları yayınlanıyor.

Emniyet Müdürlüğü bünyesinde ise, önemli bir birimin şefliğini yada müdürlüğünü yaptığı da, bize ulaşan bilgiler arasında..

Kaset Operasyonlarının yapıldığı günlerin çok konuşulan ismi Siar-M'la olan bağlantısını ise, şimdilik yazmıyoruz.

Bahçeli ile tanışıklığı, Gazi Üniversitesi yıllarına dayanıyor..

Bu arada, bize ulaşan son bir bilgiyi aktaralım.

Zuhal Cafoğlu Topçu'nun MHP'ye girişinde Kemal Derviş'in etkili olduğu iddia ediliyor.

Bu iddia, bizi soru işaretleri ile başbaşa bırakmaya yetiyor zaten..

Bu operasyon(!), MHP'nin iktidar ortağı olduğu yıllardaki icraatlarını gözler önüne seriyor zaten..

Bir Müstemleke eyalet Valisi gibi gelip, dışardan hükümet ortağı olan ve ortalığı karıştıran Kemal Derviş'i hatırladınız değil mi, ey sevgili Okur..?

Türk Telekom'un yahudilere nasıl peşkeş çekildiğini, Enis Öksüz'ün nasıl istifa ettirildiğini ve bankaların içinin nasıl boşaltıldığını hatırladınız değil mi..?

Görüyorsunuz işte..

MHP nasıl kontrol ediliyor..?

MHP nasıl dizayn ediliyor..?

MHP nasıl kontrol altında tutuluyor..?

İŞTE, O KONUŞMALAR:

......................................
Deniz Bölükbaşı:
MHP'yi hedef alan kaset tezgahının 3 ayağı vardır.
Birincisi, Emniyet İstihbarat'dan her kimise onlar... Öyle bir organizasyon var.
İkincisi, bunlara siyasi himaye sağlayan siyasi bir güç var.
Üçüncüsü de, Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) içinde bunun diğer bir ayağı var. MHP içinde kimlerin ayağı olduğuna ilişkin çok ciddi bulgular var.

E. Aysever: MHP içinden mi..?

Deniz Bölükbaşı: Evet..!

E. Aysever: Şu anda, görevde olan var mı..?

Deniz Bölükbaşı: Maalesef bunlardan bazıları son 4 Kasım Kongresi'nden sonra oluşan Merkez Yönetim Kurulu(MYK)'nda ve hatta Başkanlık Divanı'nda yer aldıkları görülüyor.
Burada unutulmasın ki, hiçbir silah sahibine sadık kalmamıştır. Gün gelmiş kendisine çevrilmiştir.

VİDEO'DAN İZLEYİN: video.cnnturk.com/

O silah kime dönecek?

Servet Avcı

Siyasî rakibiyle veya yok olması gereken düşmanıyla böyle çukurca yöntemlerle hesaplaşmak elbette düzgün kişi ve kurumların işi olamazdı... Tabii ki, kasetlere malzeme olan kişilerin yaptıkları hoş görülemezdi ve zaten Devlet Bahçeli de gereğini yapmıştı... Yine de sonuçta kaset skandalı MHP’yi çok yıpratmış ve yormuştu...

Doğrusu, hafızalardan bir an önce silinmesi istenen bu olaylar zinciri, önceki akşam CNNTürk’te Enver Aysever’e konuk olan Deniz Bölükbaşı’nın açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi... Aslında yine de üzerinde durmamak, bu sütuna taşımamak daha doğru olabilirdi... Fakat, kendisi de ’kasetten emekli’Bölükbaşı öyle bir iddia ortaya attı ki, duymazlıktan gelmek mümkün değildi... Bölükbaşı, skandalının üç ayağı olduğunu öne sürdü ve bunları şu şekilde sıraladı: Emniyet ve istihbarat örgütleri, onlara siyasî himaye sağlayan güçler ve son kongreden sonra oluşan Merkez Yönetim Kurulu ve Başkanlık Divanı’nda yer alan (bazı) kişiler...

Konu MHP açısından çok önemli... Bilindiği üzere MHP’nin aldığı bazı kararları anlamlandırmakta, bir muhalefet partisine yakıştırmakta kamuoyu zorlanıyordu... Bu da beyinleri kemiren şu şüpheye yol açıyordu: MHP yönetimi kararlarında ne kadar ’bağımsız’? Elbette buna sebep olan faktörler vardı... Mesela, bu skandaldan sonra ağır yazılar yazan ve bilgi sahibi olduklarına dair ipuçları veren Yiğit Bulut, Ergun Babahan ve Hüseyin Gülerce hakkında herhangi bir dâvâ açılmamıştı... Özellikle Gülerce, Zaman’daki köşesinde, bundan fazla şeyler çıkacağını, MHP’nin seçimlere bile giremeyebileceğini öne sürmüştü... Buradan iz sürülebilirdi... Bu operasyondaki gizemin çözülmesi ve MHP’nin iyiliği için yapılması gereken buydu, yapılmadı...

Söz konusu dönemde, kasetleri ’milliyetçi hareketin iyiliği’için yayınladığını iddia eden ’Farklı ülkücüler’, ne dediyseler hepsini yaptılar... Ellerinde kimlerin görüntüsü varsa önce isimlerini yayınladılar, ardından verilen mühlet içinde kim istifa etmemişse görüntülerini internete düşürdüler... İstifa edenler, görüntüleri internete düşmeden sahneyi terk edebildiler... Bu arada ’Farklı ülkücüler’twitter’dan son bir mesaj yayınlayarak, seçimler öncesinde partiye zarar vermemek için yayına şimdilik ara verdiklerini ama seçimlerden sonra ’daha ağır görüntülerle’ devam edeceklerini duyurdular... O gün bu gündür ’Farklı ülkücüler’den bir ses yok... Bu bir zamanlama meselesi de olabilir, blöf de... Dileğimiz, MHP’nin bütün bu sıkıntılardan arınmış biçimde yoluna devam etmesi elbette... Çünkü, mevcut siyasî iktidarın, ’tek kale maç’a çevirdiği oyunu bozacak en önemli güçlerden birisi MHP’dir, en azından öyle olmalıdır... Yok, dün seçimler öncesinde MHP’yi kasetlerle tehdit eden güç, bazı insanların tasfiyesiyle yetinmemiş ve devam mahiyetindeki kozlarıyla pazarlığa oturmuşsa veya partiyi siyasî anlamda ’rehin’almışsa, işte o kötü...

Bu konuda kuvvetli ihtimal hangisidir, ’tahmin’ bile yapacak bilgiye sahip değilim, ancak ’inşaallah öyle değildir’diye ’temmeni’de bulunabilirim... Fakat önceki günkü açıklamalarından anlıyoruz ki, Deniz Bölükbaşı tahminlerin de ötesine geçmiş... Bölükbaşı sıradan birisi değil... Dün devlet için değildi, sonra da parti için... Bahçeli’nin en yakınında yıllarca bulundu, kritik kararların arkasında hep o vardı... Görev yaptığı süre içerisinde, Bahçeli üzerindeki en etkili kişi o oldu... Şimdi o Bölükbaşı, bir yandan kaset operasyonunun ’MHP’yi evcilleştirme amaçlı’ olduğunu söylerken, diğer yandan “Hiç bir zaman unutulmasın ki, hiç bir silah sahibine sadık kalmamıştır, gün gelip kendisine çevrilmiştir” diyebiliyor... Üstelik bu sözlerle, ’kaset olayının arkasındakiler’ dediği bugünkü (bazı) MHP yöneticilerini işaret ediyor...

“İşaret edilen bu kişiler kimlerdir? Bunlar doğruluğu ispatlanabilir bilgiler midir, yoksa husumetle sarfedilmiş sözler midir” sorularının acilen cevaplanmasına ihtiyaç var... Zaten skandal dolayısıyla izleri yıllarca silinmeyecek yara almış olan parti, Bölükbaşı’nın bu açıklamalarını yok sayamaz... Bu sözler, şayet doğruysa, o kişilerin kimler olduğu isim isim ortaya çıkarılmalı ve bu deşifreden sonra o kişiler üzerinden ’siyasî’kaynağa doğru iz sürülmelidir... Hayır, bu sözler gerçeği ifade etmiyorsa, bazı parti yöneticilerini, parti aleyhine komplo kurmakla suçlayan ve böylelikle partinin tüzel kişiliğini yıpratan Deniz Bölükbaşı hakkında dâvâ açılmalıdır... Bu işin üçüncü yolu yoktur... Eğer bu konuda hiç bir şey yapılmazsa, Gülerce, Bulut ve Babahan’da olduğu gibi konu yine yargıya taşınmazsa, var olan soru işaretlerine, onlardan çok daha büyük bir soru işareti daha eklenir...

İlk defa birisi çıkıp ’o isimler’i bildiğini söylüyor ve silahın kendilerine doğrulma ihtimalinden söz ediyor... Bu sözler ’yok sayan’ı yakacak, üzerine gidilmediğinde partiyi sürekli ’tartışma’nın, yöneticileri de ’töhmet’in içinde bırakacak sözler... Çünkü bu sözler ’yok’sayıldığında, bu operasyonun ’evcilleştirme’ operasyonu olduğu, bunu yapanların da parti yönetiminde bulunduğu ’ikrar’ edilmiş olacak... Öyle olursa bu zilleti MHP’ye yaşatanlar ömür boyu vebalden kurtulamazlar...

Bekleyip, göreceğiz..

HABERERK

                                                 YORUM OKUYUCUNUN !