ÇANAKKALE TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN ÖNSÖZÜDÜR

Ezelden beri hür yaşamış birlikte yaşamış,bir coğrafyanın evlatları’nın Troya’dan,Çanakkaleye tüm dünyaya verdiği mesaj hiçbir zaman değişmemiştir.

Çanakkale bu necip milletin dünyaya savaşta bile ahlakın olduğunu öğrettiği bir mektep olmuştur.

Anadolunun evlatları hem savaştılar, hem insanlığı, erdemi öğrettiler, süngüleri sanki kalemdi, düvel-i muazzama’ya ahlaklı savaşı ve erdemi hece hece yazdılar.

Aram Andonyan, Balkan Savaşı tarihi konulu kitabında şunları anlatıyor: "Savaşın çeşitli cephelerinde ve Yanya'da olduğu gibi görevlerini fedakârane yerine getiren Ermeni askerler, aynı şekilde batı ordularında da bu görevlerini ifa ederek Türk komutanlar tarafından cesaret ve sadakatleri takdire şayan oldular".

İstanbul'da yayımlanan Alman yayın organı Osmanischer Lloyd'un muhabiri şöyle yazmaktaydı: "Yanya savunmasında bulunan askerler arasındaki birkaç yüz Ermeni cesaretle savaştılar. Ermeni askerlerden biri subayını selamladığı esnada o kadar yorgundu ki, ayakta durmakta zorlanıyordu. Zorlukla silahına dayanmış, dizleri titremekteydi.

- 'Neyin var? Ayakta duramıyor musun?' diye sordu subay.
- 'Gücüm kalmadı, ancak önemi yok. Hiçbir acı çekmeden ölebilirim, yeter ki imparatorluğumuz, Osmanlı İmparatorluğu ayakta kalsın' diye cevapladı.

Ermeni Askerlere Övgü

Çanakkale Cephesini Geçemeyen Global Emperyalizm hemen sonrasında Ermeni kartını oynamaya Çalışmış ve Günümüzde Diaspora Adıyla  Gelen İhanet Şebekesi Anadoludaki Gregoryan Ermeni Kardeşlerine İhanet Etmişlerdir.

Askerliğinin 4. yılını ifa eden başka bir Ermeni asker de, 4 yıl daha memnuniyetle askerlik yapabileceğini söylüyordu, yeter ki Osmanlı kılıcı sürekli parlasın."

Aram Andonyan'ın anlattığına göre, Yanya'da ünlü olan Ermeni subaylarından biri de Eskişehirli Dikran Efendi'dir. Delvino'nun kuvvetlerinde görevliyken, savaşın başlarında Vizani çevresinde Arnavut güçlerini 2. mülazım olarak komuta eder. Gösterdiği cesaret ve başarıdan dolayı Esat Paşa kendisini herkesin önünde överek, doğrudan savaş alanında kendisine Mülazım-ı Evvel görevini tevdi eder.

Yüzbaşı Kucakladı

Yüzbaşı Baba Zühtü, Yanya'da, Vizani taraflarında savaşan Eskişehirli 2 Ermeni askerin kahramanlıklarını anlatıyordu. Bu askerler ateş altında yılmayıp Arnavut arkadaşlarına güzel birer örnek olmuşlardı. Yüzbaşı, "Ermeni soyunun sadakatine ve fedakârlığına çok şey borçluyuz" diyordu. Kendisini dinleyenler arasında 2 Ermeni'nin bulunduğunu görünce yüzbaşı onları kucaklayarak öptü.

Seçim Yasakları Başladı! Seçim Yasakları Başladı!

'Seni de mi Kaybettik!'

Yüzbaşı Sokrat İncesu 1964'te "I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale-Arıburnu Hatıralarım" kitabını yayımladı. Rum olan İncesu, kitaba şu cümlelerle başlıyor: "Kafkasya'da, Filistin'de, Arabistan çöllerinde ve nihayet -dünyayı yenenlerin yenildiği yer- olarak tarihe geçen Çanakkale'deki harplere iştirak etmiş, değerli silah arkadaşlarımla sevinçli ve elemli günler yaşamış bir Türk zabiti olarak, hatıralarımı bu minik eserimde toplayıp nazarlarınıza arz etmeyi zevkli bir vazife telakki etmekteyim."

Sokrat İncesu, savaşın bütün dramlarına tanık oldu. Gözünün önünde binlerce Türk askeri şehit düştü. İncesu, pek çok cephede savaştı. Kirte cephesinde yaralandı. Sıhhiye erleri tarafından cephe gerisine getirildiğinde Kaymakam Ali Rıza Bey'in 'Vah yavrum, evladım Sokrat'ım. Seni de mi kaybettik' sesi hayal gibi geliyordu. Ancak 3 gün sonra gözlerini açtı. İncesu, ölümü cephe gerisine erteleyenlerden olarak savaştı. Cemal Paşa'nın teftişinden geçti. Kendini 'Makineli tüfek kumandanı Sokrat' diye takdim etti. Filistin cephesinde 23. Piyade Alayı'nın 12. Makineli Bölüğü'nü kumanda ederken Mustafa Kemal'i gördü, onun askeri olma mutluluğunu yaşadı. Komutanlarından takdir gördü. Bir teftiş esnasında Enver Paşa, Mülazım Tahsin Efendi ve Yüzbaşı Sokrat'ı çağırdı: "Kahraman evlatlarım; bilhassa son harekâtta göstermiş olduğunuz fedakârlıktan dolayı ordu sizi harp madalyasıyla taltif etmiştir" diyerek madalyaları takıp gözlerinden öptü.

'Düşman İlerlemesin'

Kitapta, 8. Bölük Kumandanı Sokrat Efendi'ye gönderilen bir emir şöyle: "Mevzilerinizi sıkı tutunuz, bulunduğunuz ara siperin yanlarına siper kazarak askeri bu siperlere yerleştiriniz. Düşmanın bir adım ileri atmasına eldeki tüm kuvvetle karşı koyunuz. Sizi Allah'a emanet ederim. Tabur kumandanı Mithat."
İncesu, kitabı şu sözlerle bitiriyor: "Çanakkale, Gelibolu, Kanlısırt, Arıburnu, Kitre, Seddülbahir ve I. Dünya Savaşı'na sahne olan Çanakkale harp sahalarını gezmek ve binlerce isimsiz vatan şehidinin yattığı bu mübarek toprakları ziyaret ederek ruhlarına bir Fatiha okumak her Türk'ün bir vecibesi ve yurt vazifesi olmalıdır."

Vatanperver Gayri-Müslimler

Osmanlı Teşkilatı Mahsusası'nın başında bulunan Eşref Kuşcubaşı der ki: Şu gerçeği tarih önünde tekrarlamak isterim; Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde yaşayan bütün Rumlar, Ermeniler, Yahudiler asla hain değillerdir. Aralarında öz ve halis Türk kadar bu topraklara bağlı, hatta bu topraklar için seve seve ölecek insanlar çıkmıştır. En nazik ve buhranlı günlerde birçok Ermeni ve Rum vatandaşlarımızdan, en vatanperver Türkleri gıpta ettirecek yakınlık görmüşüzdür... Bu, ahlak sahibi kadirşinas insanlar bizlerle beraber gülmüş, beraber ağlamışlardır. Malta sürgünleri içinde Rumlar, Ermeniler, Yahudiler vardır.

Anafartalar Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Ne Dedi?

"Unsur-u hakim olan Türklerle tevhid-i mukadderat (kader birliği) etmiş sadık bazı unsurlarımız vardır ki, bilhassa Museviler, bu millete ve bu vatana sadakatlerini ispat ettiklerinden, şimdiye kadar müreffehen imrar-ı hayat (hayat sürmek) etmişler ve bundan böyle de refah ve saadet içinde yaşayacaklardır." (İzmir İktisat Kongresi, 2 Şubat 1923) Serdarı Ekrem ve Harbiye Nazırı İzzet Paşa: "Her hususta Yahudi askerlerimizden fevkalade memnun olduk."

Galatasaraylı Şehitler

Galatasaray Lisesi'nin içinde "Vatan Uğruna Şehitlerimiz" diye bir bölüm var. Mermer bir kitabe üzerine isimler yazılmış. Kitabenin sağ ve solunda ise şehitlerin fotoğrafları var. Galatasaraylı bu şehitlerin içinde gayrimüslimler de var.

Abdurrahman Robenson: Türkiye'de izcilik hareketinin kurucusu. Gönüllü olarak gittiği I. Dünya Savaşı'nda, 11 Nisan 1915'te Erzurum'da şehit oldu. Galatasaraylı futbolcu olan Robenson cepheye sevk edilirken Ali Sami Yen'e yazdığı mektupta, göğsünde Galatasaray flaması taşıdığını, ölürse onunla gömülmek istediğini söyler.

Yakup Robenson: Gönüllü olarak I. Dünya Savaşı'na katıldı. Abisi Abdurrahman Robenson'un cephede ölümünden bir yıl sonra, 16 Aralık 1916'da Sina Çölü'nde şehit düştü.

Mıgırdiç Dikranyan: Mekteb-i Sultani II. sınıf talebesi ve kulübün I. takım futbolcularından olduğu halde I. Dünya Savaşı'na gönüllü olarak katılır. Temmuz 1916'da Bitlis'te şehit olur.

Agop Elmasyan: 1880 Mekteb-i Sultani mezunudur. 60 yaşında olmasına rağmen I. Dünya Savaşı'na gönüllü doktor olarak katılır. Çanakkale'de yaralıları tedavi ettiği sırada, bombardıman sonucu 23 Şubat 1918'de şehit düşer.

Kurtuluş Savaşı'nda Yahudilerin Tutumu

İspanya sürgününden kaçıp Osmanlı'ya sığınan Yahudiler, Osmanlı ve Cumhuriyet'le tevhid-i mukadderat (kader birliği) etmişler. Çanakkale Savaşı'nda olduğu gibi Kurtuluş Savaşı'nda da bunun birçok örneği var. İzmir'de Yunan ordusunun çektiği bayrağı indiren Yahudi genci Nesim Navaro'dur. Yunan ordusunun İzmir'i işgalinden sonra bölgeye gelen Yunan Kralı Konstantin, dini cemaat heyetleriyle görüşür. Yahudilerden de 'Yunan yönetiminden memnun olduklarını' ifade eden bir beyan talep eder. Yahudi cemaati, baskılara rağmen bu isteği yerine getirmez. İzmir'de, Boaz Efendi Menaşe, Bayındır'da Jak Uziyel, Bergama'da Benjamen Katan, Çeşme'de Salamon Tuvi, Aydın'da Behor İsak Halegua, Bursa'da David Saba, İstanbul'da Albert Kohen, Dr. Jak Behar ve Dr. Robert Behar, Becerano... Türklerin yanında yer alır, sürekli Türk tezini savunurlar.

Çanakkale Savaşı'ndaki gayrimüslim şehit erler

Adı

Baba adı

Birliği

Memleketi

Şehadet tarihi

Andon

Hıristo

10 Alay. 2. Tabur 8. Bölük

Tekirdağ

13 Temmuz 1915

Andon

Nikola

13. Alay 3. Tabur 11. Bölük

İstanbul

18 Mayıs 1915

Andon

Panapot

-

Balıkesir

25 Ağustos 1915

Andon

Yorgi

14. Alay 3. Tabur 2. Bölük

İstanbul

01 Mayıs 1915

Aristos

Kostantin

12. Alay 3. Tabur 10. Bölük

Çanakkale

18 Mayıs 1915

Apostol

Paskal

13. Alay 1. Tabur 1. Bölük

Edirne

11 Aralık 1915

Apostol

Vasil

13. Alay 3. Tabur 12. Bölük

İstanbul

13 Temmuz 1915

Apostol

Yorgi

10. Alay 1. Tabur 1. Bölük

Edirne

13 Temmuz 1915

Arakil Efendi

Tefekçiyan Mengons

Teğmen

Burdur

11 Ağustos 1915

Aram

Salamon

-

Balıkesir

07 Ekim 1915

Arkir

Dimitri

13. Alay 2. Tabur 6. Bölük

Edirne

09 Eylül 1915

Abandi

Horşi

13. Alay 3. Tabur 11. Bölük

Edirne

18 Mayıs 1915

Ağabeydyan

Mehmet

125. Alay 3. Tabur 1. Bölük

Adana

26 Ekim 1915

Ador

Estoral

33. Alay 3 Tabur

Yozgat

24 Ağust

Agop

Avanis

18. Alay 2. Tabur 4. Bölük

Amasya

18 Eylül

Agop

Bedrus

-

Bilecik

Aralık

 

Giragor

-

Sinop

 
 

Kirkor

     
 

Manas

     


ONLAR BİZ, BİZDE ONLAR İDİK, ANADOLUDA HALA DİRİ OLAN ÜZERİ TARİHİN TORUTUSUNDAN BİRAZ KÜLLENMİŞ OLAN RUH  BUDUR, BU RUH BAŞTA SİYONİZM OLMAK ÜZERE TÜM EMPEYALİST ODAKLARIN VE SÖZDE YENİ DÜNYA DÜZENİ’NİN ROL DAĞITAN MERKEZLERİNİN KÂBUSU OLAN RUH OLMUŞTUR, GLOBAL HİPNOZDAN SIYRILMASINA RAMAK KALAN ANADOLU EVLATLARI TÜRK,KÜRT,ARAB,BOŞNAK, MUHACİR,ÇERKEZ,ERMENİ,RUM,SÜRYANİ,ROMAN,NASTURİ, DÜRZİ,KELDANİ, BULGAR,MARÛNİ,LATİN,YEZİDİ,ALEVİ,HIRİSTİYAN,MUSEVİ HEP BİRLİKTE YENİ BİR KAHRAMANLIK DESTANINI BİRLİKTE YAZACAĞIZ.

KAHRAMANLAR, SIRADAN BİR HAYAT YAŞAYAN, SIRADIŞI OLAYLARDA SIRADIŞI İŞLER YAPAN SIRADAN KİŞİLERDİR Kİ, SAYELERNİNDE BİR MİLLET İMHA OLDUĞU YERDEN İHYÂ OLMUŞTUR.

ONLAR HER DEVİRDE EMPERYALİZME DİRENEN ANADOLUNUN ÖZ EVLATLARI İDİ RUHLARI ŞÂD, MEKÂNLARI CENNET OLSUN

Dünya tarihinde önemli bir yeri bulunan Çanakkale Savaşları'nda, Türk askerleri gibi o dönemde Osmanlı tebaasında bulunan birçok gayrimüslim de çarpıştı. Çanakkale'de 99 yıl önceki vatan savunmasında, Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslim askerler, Türklerle aynı siperlerde aynı kaderi paylaştı.

 

Birinci Dünya Savaşı başladığında 3 kıtada 2,5 milyon kilometreye yakın toprak parçasında hüküm süren Osmanlı Devleti'nin 14 Mart 1914'teki nüfusu 18 milyon 520 bin idi.

Devletin sınırları içinde 1 milyon 729 bin Rum, 1 milyon 161 bin Ermeni, 187 bin Musevi, 55 bin Süryani, 13 bin Keldani, 47 bin Maruni, 11 bin Roman, 15 bin Bulgarın yanı sıra az sayıda Nasturi, Yezidi, Dürzi, Kazak ve Latin yaşıyordu.

 



Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasından 5 gün sonra, 2 Ağustos 1914'te genel seferberlik ilan edildiğini, bu sırada 1891, 1892 ve 1893 doğumluların silah altında bulunduğunu belirten Atabay, seferberlikle 1875-1890 doğumlu 16 sınıf ihtiyat erin askere davet edildi.

Bunları, 1868-1874 doğumlu müstahfız erlerin (yeniçerilik zamanında kale, hisar ve yurdu koruyan tımarlı asker) izlediğini dile getiren Atabay, "Ülkenin her tarafından askere çağrılan erler, askerlik şubelerine müracaat etmeye başladı. Askere gelişleri hızlandırmak için emirler yayımlanarak bir hafta içinde mazeretsiz davete uymayanların veya askerlik hizmetinden kaçanların idam edileceği duyuruldu. 3 Ağustos'ta uygulanmaya başlayan seferberlik, 25 Eylül'de birçok eksiklikleriyle tamamlanmış kabul edildi. 53 gün süren bu dönem, hızlı olmamakla beraber Balkan Savaşları'ndaki seferberlikle karşılaştırıldığında daha iyi bir dönemi içermekteydi"

 



Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın Savaş Gideri

Pek çok devletin katıldığı Birinci Dünya Savaşı'nın 4 yıl 3 ay 14 gün sürdü anlatan 3 ana kıtada başlayan savaşın, dominyonlar ve sömürgeler de dikkate alındığında 5 kıtada etkilerinin görüldüğünü, Avrupa'da ise İspanya, İsviçre ve İskandinav ülkeleri dışındaki tüm ülkelerin bu çarpışmalarda yer aldılar.

Savaşa 66 milyon 38 bin 810 askerin katılmış, bunlardan 38 milyon 51 bin 786'sının öldüğünü, yaralandığını ya da kayboldu, "Birinci Dünya Savaşı'nda İttifak Devletlerinin savaş gideri 60 milyar doları, İtilaf Devletlerinin ise 125 milyar doları aşmıştır. Osmanlı Devleti'nin savaş gideri ise 1 milyar 430 bin dolardı. Osmanlı İmparatorluğu'nda Birinci Dünya Savaşı'nın ilk 17 ayında silah altına alınanların sayısı 2 milyon 523 bin kişiyi buldu. Savaş sonuna kadar silah altına alınanların sayısı ise 2 milyon 850 bin kişiye ulaştı. Savaş sonunda kayıplarımız 325 bin şehit, 400 bin yaralı, 250 bin esir ve kaybolanlar olmak üzere 975 bin kişidir" 

Çanakkale Cephesi

Çanakkale Cephesi'ne İngilizlerin 410 bin, Fransızların 79 bin olmak üzere 489 bin askeri savaş alanına sürdüğünü, İngilizlerin 205 bin, Fransızların ise 47 bin zayiat verdiler.

Osmanlı'nın da bu cepheye yaklaşık 500 bin asker gönderdi, bunlardan 57 bin 84'ünün savaş meydanlarında şehit düştü, 20 bin 297'sinin de hastanelerde hayatını kaybetti.
"Savaş sırasında yaralanan askerlerin sayısı 97 bin 864, hava değişimi verilenlerin sayısı 7 bin 84 ve hastaneye sevk edilenlerin sayısı ise 14 bindir. Çanakkale Cephesi'nde esir düşenlerin sayısı ise 11 bin 178'dir. Çanakkale Cephesi'nde, Osmanlı Ordusunda Müslüman (Türk, Arap, Çerkez, Abaza, Laz, Kürt, Pomak, Roman) askerlerin yanında imparatorluğu oluşturan gayri