Ömrünü Turancılık fikrine adayan, büyük Türkçü Hüseyin Nihal Atsız vefatının 45. yılında anılıyor. Anma Etkinlikleri dizisi içinde en dikkat çekeni Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi bir paylaşımla Nihal Atsız'ı anması oldu..

109 Yıl Sonra "Havada, Karada ve Denizde Yankılandı" 109 Yıl Sonra "Havada, Karada ve Denizde Yankılandı"

ATSIZ ATA Hüseyin Nihal Atsız'ın ölümünün ardından tam 45 yıl geçti... Nihal Atsız 11 Aralık 1975 yılında hayatını sonradan oluşan sağlık sebepleri ! dolayısı ile kaybetti. 

Hüseyin Nihal Atsız'ın "Geri Gelen Mektup" adlı şiirinden bir dörtlük ve Atsız'ın resmini paylaşan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nin resmi twitter hesabından şu ifadeler paylaşıldı.

"Yazar, şair, düşünür ve öğretmen Hüseyin Nihal Atsız’ı vefat yıl dönümünde saygı ile anıyoruz"

ATSIZ ATA (Hüseyin Nihal ATSIZ'ın Hayatı

Hüseyin Nihal Atsız (Atsız Ata), 12 Ocak 1905’te İstanbul’da Kadıköy’de doğdu. Babası bahriye (deniz) subayı Nail Bey, annesi Fatma Zehra Hanımdır. İlköğrenimini Kadıköy’deki çeşitli okullarda, orta öğrenimini Kadıköy ve İstanbul sultanilerinde yaptı. Buradan mezun olunca Askeri Terbiye’ye yazıldı. Bu okulun 3.sınıfında iken, Arap asıllı bir subaya selam vermeyi reddettiği için okuldan çıkarıldı. Daha sonra İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’ne yazıldı. Bu fakülteden 1930 yılında mezun olunca, Türkiyat Enstitüsü’nde, hocası Köprülüzade M.Fuat Beyin asistanı oldu. Ancak diğer hocası Zeki Velidi (Togan) Beyin Türk Dil Kurultayı’nda maruz kaldığı hücumlara tepki olarak çektiği telgraf sebebiyle asistanlıktan çıkarıldı (1933).

Atsız Ata, önce Malatya Ortaokulu’nda Türkçe, daha sonra Edirne Lisesi’nde Edebiyat hocalığına tayin edildi. Edirne’de iken Orhun dergisini yayımladı (1933-1934). Bu dergi, daha önce yine kendisinin yayımladığı Atsız Mecmua’nın (1931-1932) devamı niteliğindeydi. Her iki dergi de Türkçülük ülküsünü güçlendirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla çıkarılmıştı. Ancak dil, edebiyat, tarih, halkbilim, yazım konularındaki yazılar ve şiirler de bu dergilerde yer alıyordu. Orhun’un 9.sayısındaki, resmi tarih tezini eleştiren bir yazı sebebiyle dergi kapatıldı. Atsız da bakanlık emrine alındı.

Nihal Atsız Ata, bundan sonra dört yıl kadar Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’nda Türkçe öğretmenliği yaptı. 1938’de bu işinden de uzaklaştırıldı. Kendisine resmi hizmet kapısı kapanınca Özel Yuca Ülke ve Boğaziçi liseleri gibi okullarda öğretmenlik yaptı. “Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar” ve “Türk Edebiyatı Tarihi” adlı ilmi kitapların yanı sıra birçok broşür yayımladı. Komünistlerle şiddetli bir fikir mücadelesine girişti. Tanrıdağ, Çınaraltı gibi milliyetçi dergilerde yazılar yazdı. 1943’te Orhun’u yeniden yayımladı. Bu derginin 15-16. sayılarında dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu’na hitaben yayımladığı açık mektuplarda, milli eğitimde solcuların nasıl yuvalandığını örneklerle gösterdi ve Milli Eğitim Bakanı Hasah-Ali Yücel’in istifasını istedi.

Devrin iktidarı, bunun üzerine, açık mektuplarda adı geçen hikayeci Sabahattin Ali’yi, Atsız Ata aleyhine hakaret davası açması için teşvik etti. Bir taraftan da Orhun dergisini kapattı. Atsız-Sabahattin Ali davası büyük yankılar uyandırdı. Ankara’daki üniversite gençliği Atsız Ata’yı desteklemek ve Komünistleri protesto etmek için 3 Mayıs 1944’te büyük bir gösteri yaptı. Hükümet bu gösteriyi şiddetle bastırdı, birçok milliyetçi genci gözaltına aldı. Hemen ardından Türkçülerin tutuklanmasına başlandı. Atsız ve 22 arkadaşı “hükümet darbesine teşebbüs” suçlaması ile yargılandı. Atsız ATA , sorgusu sırasında, lağım sularının akıtıldığı bir zindana konularak yedi gün boyunca işkenceye maruz kaldı.

Askeri mahkeme, Türkçülerin birçoğunu çeşitli cezalara çarptırdı. Atsız ATA da 6 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, Askeri Yargıtay bu kararları bozdu. Yeniden görülen dava sonucunda bütün Türkçüler ve bu arada Atsız ATA da beraat ettiler. Ancak, Atsız ATA, uzun süre öğretmenlik mesleğine dönemedi. Türkiye Yayınevi’nde çalıştı ve önemli Osmanlı tarihlerinin neşirlerini hazırladı.

CHP iktidarının son yıllarında, fakülteden sınıf arkadaşı Prof Dr.Tahsin Banguoğlu’nun Milli Eğitim Bakanlığı zamanında yeniden öğretmenliğe tayin edildi. Fakat, kendisine öğretmenlik hakkı tanınmadı ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde uzman olarak görevlendirildi.

1950-1951 öğretim yılının başında Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine getirilen ATA, burada iki yıl görev yaptı. Bu defa da, 3 Mayıs’ın kutlanması için Ankara’da verdiği ilmi bir konferans bahane edilerek öğretmenlikten alındı ve Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki görevine iade edildi (1952). Burada 17 yıl çalıştıktan sonra 1969’da emekliye ayrıldı.

Atsız ATA, 1950-1952 yıllarında yayımlanan haftalık Orkun dergisinin başyazarlığını yaptı. 1962’de kurulan Türkçüler Derneği’nin genel başkanlığını üstlendi. 1964’ten vefatına kadar Ötüken dergisini yayımladı. Ötüken’de bölücülük hareketlerine karşı dikkatleri çeken yazılar sebebiyle kendisi “bölücülük” iddiası ile suçlanarak yargılandı ve onbeş ay hapse mahkum edildi. Bu cezası, kendi isteği olmaksızın, hastalığı sebebiyle, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından affedildi ise de ileri yaşta 2,5 ay hapis yatmaktan kurtulamadı. Atsız ATA, 11 Aralık 1975’te vefat etti.

Atsız ATA’nın en tanınmış eseri, milliyetçi bir neslin yetişmesinde önemli rol oynamış bulunan “Bozkurtların Ölümü”dür. Bu romanın devamı niteliğinde “Bozkurtlar Diriliyor” ve “Deli Kurt” diğer tarihi romanlardır. Psikolojik bir roman olan “Ruh Adam”da ise bir bakıma kendi portresini çizmiştir.

Atsız’ATA'nın şiirleri “Yolların Sonu” adı ile kitap halinde defalarca basılmıştır. “Türk Ülküsü”, “900.Yıldönümü”, “Türk Tarihinde Meseleler” gibi eserlerinin yanı sıra “Dalkavuklar Gecesi” ve “Z Vitamini” adlı iki de mizahi romanı vardır.

ATSIZ ATA'NIN KRONOLOJİSİ 

(https://hunturk.net/atsizin-kronolojisi)

12 Ocak 1905 : Hüseyin Nihal Atsız`in doğumu. 
1 Mayıs 1910: Atsız'in kardeşi Nejdet Sancar`ın doğumu. 
25 Ocak 1925: Prof. Dr. M. Fuat Köprülü Atsız'ı kendisine asistan olarak alıyor. 
4 Mart 1925: Atsız Askeri Tıbbıye`de bir arap teğmene selam vermediği için Tıbbıye`den çıkartılıyor. 
28 Ekim 1926: Atsız`in askerliğe gidişi. 
28 Temmuz 1927: Atsız`in askerliğinin bitişi. 
15 Mayıs 1931: Atsız Mecmua`nin ilk sayısı çıkıyor 
25 Eylül 1932: Atsız Mecmua`nin son sayısı çıkıyor. 
13 Mart 1933: Reşit Galib kanuni hiçbir sebebi yokken Atsız`ın universite asistanlığına son veriyor.
8 Nisan 1933: Atsız Malatya Ortaokulu`nda Türkçe öğretmeni olarak göreve başlıyor.
31 Temmuz 1933: Atsız Malatya Ortaokulu Türkçe öğretmenliğinden Edirne Lisesi edebiyat oğretmenliğine tayin ediliyor.
11 Eylül 1933: Atsız Edirne Lisesinde edebiyat öğretmenliği yapmaya başlıyor.
5 Kasım 1933: Atsız Orhun Dergisi`nin ilk sayısını yayınlıyor.
28 Aralık 1933: Atsız liselerde okutulan tarih kitaplarındakı yanlışlıkları ağır bir dille tenkit ettiği için Edirne Lisesi`ndeki görevinden alınıyor.
16 Temmuz 1934: Orhun Dergisi Atsız devlet içindeki komünist kadrolaşmayı açıkladığı için bakanlar kurulu kararı ile kapatılıyor.
9 Eylül 1934: Atsız, Kasımpaşa`daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu`na Türkçe öğretmeni olarak atanıyor. 27 Şubat 1936: Atsız ikinci eşi Bedriye Hanım ile evleniyor.
1 Temmuz 1938: Atsız haksız bir şekilde sadece kanunları uyguladığı için Deniz Gedikli Hazırlama Okulu'ndaki görevinden alınıyor.
19 Mayıs 1939: Atsız Özel Boğaziçi Lisesi'nde edebiyat öğretmeni olarak göreve basliyor.
4 Kasım 1939: Atsız`in ilk çocuğu, Yağmur Atsız, doğuyor.
1 Ekim 1943: Atsız Orhun dergisini tekrardan çıkartmaya başlıyor
21 Mart 1944: Atsız başbakan olur olmaz en büyük Türkçü kesilip te Türkçülere büyük darbeler vuran devrin başbakani Şükrü Saraçoğluna ikinci açık mektubunu yazıp devlet kademelerindeki vatan haini örgütlenmeye dikkat çekiyor. Atsız`ın bu yazısı ülkede büyük ilgi topluyor ve büyük şehirlerde komünizm aleyhtarı gösterilerin olmasi Ankara`yı tedirgin ediyor.
7 Nisan 1944: Atsız'in Boğaziçi Lisesi'ndeki görevine ülkemizin bugün içinde bulunduğu durumun tohumlarının atıldığına Orhun dergisinde dikkat çektiğı için son veriliyor.
26 Nisan 1944: Atsız`ın yazdığı yazılardaki açıkladığı apaçık gerçeklerden dolayı hakkında "sözde" hakaret davası başlıyor.
3 Mayıs 1944: Türkçülük`ün harekete dönüştüğü kutsal gün.. Atsız`ın davası için Ankara`ya toplanan binlerce Türkçü genç durumu protesto ediyor. Devrin başbakanı İtönü`nün ödünü kopartan olay sonucu Atsız ve 34 arkadaşı "Irkçılık-Turancılık davası" adı verilen Türk tarihinin yüz karası davalara sevkediliyorlar.
19 Mayıs 1944: İtönü 19 Mayıs nutkunda irin saçarak Türk Milliyetçilerine karşı bir savaş başlatmış olduğunu açıklıyor.
7 Eylül 1944: Irkçılık-Turancılık davası başlıyor.
29 Mart 1945: Irkçılık-Turancılık davası bitiyor, Atsız 6.5 yıla mahkum edilse de Askeri Yargıtay`in kararı bozması sonucu hemen hemen 1.5 yıl kadar tutuklu kalıp serbest bırakılıyor.
23 Ekim 1945: Atsız tahliye ediliyor..
14 Temmuz 1946: Atsız`in ikinci çocuğu , Buğra Atsız, doğuyor.
5 Ağustos 1946: Atsız ve arkadaşlarının tutuksuz olarak Prof. Kenan Öner- Hasan Ali Yücel davasında yargılanıyorlar.
31 Mart 1947: Prof. Kenan Öner - Hasan Ali davası sona eriyor ve mahkeme bütün sanıkların beraatine karar veriyorl
25 Temmuz 1949: Atsız Süleymaniye Kütüphanesine uzman olarak tayin ediliyor.
21 Eylül 1950: Atsız Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine atanıyor.
4 Mayıs 1952: Atsız Ankara Atatürk Lisesi`nde verdigi "Türkiye`nin Kurtuluşu" adlı konferansı sonucu, Cumhuriyet gazetesi tarafından hakkında yalan yayın yapılıyor ve hakkında soruşturma başlanıyor.
13 Mayıs 1952: Cumhuriyet gazetesinin yaptığı yalan yayın üzerine hakkında yapılan tahkikat sonucu Atsız`ın konuşmasının ilmi olduğu tesbit edilse de "muvakkat" kaydı ile Haydarpaşa Lisesi`ndeki öğretmenlik görevinden alınıyor.
31 Mayıs 1952: Atsız Süleymaniye Kütüphane`sinde calismaya basliyor.
1 Nisan 1969: Atsız emekliye ayrılıyor.
14 Kasım 1973: Atsız Ötüken Dergisi`nde yayinladığı kızıl komünist kürtlerin Türkiye`yi yıkmaya yönelik faaliyetlerini anlatan makalelerinden dolayı hasta olduğu halde 1.5 yıl hapis yatmak üzere hapishaneye gönderiliyor.
22 Ocak 1974: Atsız Türkçü ilim adamlarının ve gençlerinin girişimleri sonucunda cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından affı çıkartılarak tahliye ediliyor.
22 Şubat 1975: Nejdet Sancar`in vefatı.
11 Aralık 1975: Hüseyin Nihal Atsız`in vefatı.
13 Aralık 1975: Atsız gözyaşları içinde Karacaahmet mezarlığında kardeşi Nejdet Sancar`ın yanında toprağa veriliyor...

(Orkun, Mayıs 1988, Sayı:3)